Deri Renginin Bilimi Üzerine*
- Anthropology Is Now
- Jan 24, 2019
- 2 min read
Bilimsel fikir birliği,modern insanların yaklaşık 300.000 yıl önce Ekvatoral Afrika'da ortaya çıktığı yönündedir.
Yaklaşık 100.000 ile 80.000 yıl önce, ilkel avcı-toplayıcı atalarımız,dünyanın uzak köşelerine göç etmeye başladı.
Bazıları için,karşılaştıkları ve sonunda yerleştikleri topraklar,ilk geliştikleri yerlerdeki güneşli iklimler ile tam bir tezatlık gösteriyordu.

Amerika'nın Penn Eyaleti'ndeki Evan Pugh Üniversitesi'nde antropoloji profesörü olan Nina Jablonski;doğanın ultraviyole radyasyonla başa çıkma şeklinin,vücudumuzda bulunan ve güneşten korumamızı sağlayan adına melanin denilen pigment olduğunu ama tropikal koşullar dışında,güneşin etkisinin azaldığı yerlerde yaşayanların D vitamini üretimini desteklemek amacıyla deri altlarında daha az melanin bulunması gerektiğini belirtiyor.
Jablonski'ye göre,insan pigmentasyonu bilimi uzun zamandır bir entrika alanıdır.Onun araştırmasıyla,dünyadaki insanların yalın ve çeşitli renklerde deri görünümüne sahip olmalarının gerçek nedenleri üzerine bildiklerimizi derinleştirmeyi amaçladı.
Jablonski 1991 yılında Batı Avusturalya Üniversitesi'nde çalışırken cilt hakkında bir konuşma yapmasının istendiğini ve öğrencilerle "derinin evrimi hakkında" konuşmak istediğini söylüyor. Sonrasında, arşivini karıştırmaya başladığını ve orada insan derisinin evrimi hakkında bir şeyler olması gerektiğini çünkü bunun bedenimizin çok temel bir bileşeni ve birbirimizle olan etkileşimlerimiz açısından çok önemli olduğunu düşündüğünü söylüyor. Fakat konu hakkında çok az değerli şey bulmuş.
Güneşin ultraviyole ışınlarının deri pigmentasyonunun evriminde rol oynayabileceği gözlemi yapılmış fakat yakın zamana kadar bu bağlamda kesin bilgiler mevcut değildi.
Jablonski, ilk kez bu hipotezi güçlü bir şekilde destekleyen detaylı NASA uydu verilerine ve modellerine erişebildi.
Jablonski'ye göre cilt üzerine kapsamlı ve tarihi bir çalışmanın olmamasının diğer bir nedeni de: Göreceli olarak geçici doğasıdır.
Jablonski,onun gibi antropologların taş ve kemikleri incelediğini,deri ve kas gibi şeylerin korunamayacağını düşündüğünü belirtiyor. Birçok insanın deri yapısını görmezden geldiğini ve evrimimizde ki önemini gerçekten düşünmediğini ancak kendisinin derinin sadece en uzun organımız olmadığını aynı zamanda çevre ile olan temel ara yüzümüz olduğunu fark ettiğini belirtiyor.
Jablonski'nin çalışmaları başlangıçta ten renginin evrimsel biyolojisinin temel gerçeklerine odaklanırken,araştırmaları giderek ten renginin sağlık üzerindeki etkilerine ve ten renginin sosyal etkilerine odaklanmaktadır.Ona göre bunların hepsi birbirine bağlı,aynı konunun ayrılmaz faktörleridir.
Primatlar olarak, oldukça görsel odaklı hayvanlarız.İnsanların ten rengine bakarak onlar hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyoruz.Bir insanda gördüklerimize değer yargıları koymakta eşsiziz. Jablonski'ye göre bunları kültürel maruziyet ve deneyimlerimizin bir sonucu olarak yapıyoruz.Irklar olarak nitelendirilen bu kategorilerin aslında insanlar tarafından formüle edildiğini,doğal olarak meydana gelmediklerini belirtiyor.
Batılı ırkçı fikirler,17. yüzyılda Avrupalı aydınlar tarafından formüle edildi. Amerika'daki ilk sömürgecilerin Atlantik ötesi köle ticaretini ve kölelik kurumunu savunması amacıyla kolayca kullanabileceği bir felsefeydi.
Jablonski'ye göre,deri renginin biyolojik temellerini açıklamak,yüzyıllarca biçimsiz ırksal teorilerin ve sahte bilimin yarattığı zararı ortadan kaldırabilmek adına oldukça önemli.
İnsan değerinin ten rengiyle olan denklemi,insanların şimdiye kadar yarattığı en tehlikeli ve uzun ömürlü hatalardan biri olduğunu belirtiyor ve her gün bu yanlışla yaşadığımızı ve şimdi onu sorgulamak ve ondan kurtulmanın sorumluluğumuz olduğunu söylüyor.
Kaynak:btn.com
Comments